Anlamsız başlığın, sırf bir başlık olması gerektiği için koyduğumu söylememe gerek yok sanırım. : ) Zagor'un Maceraperest Yayınları'ndan çıkan efsanevi maceraları severek okuyoruz. Şu anda kaçıncı sayıyı çıkarttılar, hala çıkartıyorlar mı, yoksa yayınevi ayakta mı bilemiyorum, tek istediğim o maceralardan birinden alıntı yapmak.
Zagor'da gördüğümüz en sadist, en kanlı çarpışmalardan birisine sahne olan bir macera bahsettiğim. Bu macerada Çinli bir tarikatın, esir aldıkları adamları saçma sapan dövüşlere sokması, bir nevi eski Roma'daki gladyatörler gibi dövüştürülmesi konu ediniliyor. Arenada bir sürü kişinin ölmesi ve bu geleneğin yüzyıllardır devam ettiğini bilmek insanı üzüyor, elbette bunun bir çizgi roman kurgusu olduğunu unutmadan. Maceranın sonundaki Zagor ile Nathan arasındaki diyalog ise olayı gayet güzel anlatıyor.
Her zamanki gibi dostlarımızın lehine sonuçlanan savaşın ardından, çirkin tarikata mensup tüm adamlar öldürülmüştür, kahramanlarımızın ekibi de birçok adam kaybetmiştir. En son, Nathan adamların kahramanca çarpıştıklarına dair bir övgü getiriyor: "Kahramanca çarpıştıklarını kabul etmeliyiz." Zagor ise tam alıntı yapamadığım için aklımda kaldığı kadarıyla, "Kahramanca mı? Bu adamlar saçma sapan idealler uğruna yaşayıp fanatikçe savaşarak öldüler. Bu katliam hiç hoşuma gitmedi." diyerek cevap verir. Varmak istediğim bir nokta yok aslında. Çünkü Zagor'u bir macera bitiminde genelde mutlu bir yüz ile görürüz. Fakat burada verdiği önemli bir mesaj var, nadiren karşılaştığımız, fanatikçe idealler uğruna yaşayıp ölen insanlar hakkında. Bu adamlar sadece kendilerini öldürmekle kalmıyor, peşlerinde bir sürü masum insanın hayatını yitirmesine, birçok insanın elini kana bulamasına neden oluyorlar. Adaletin Temsilcisi sayılan Zagor bile bu adamların tutsak düşmemek için ölümüne dövüşmelerinden tiksiniyor, bu da adaleti yerine getirdiğini pek hissedemediği, sadece bir avuç psikopatı yok ettikleri kanlı bir macera olarak geride kalıyor.
Maxi serilerde bu tarz katliam olayları ve daha ekstrem olaylar göze çarpıyor. Senaristler bu maceralarda çok daha rahat ediyorlar, büyük oranda devam eden normal seriye bağlı değil de, daha alternatif bir dünyaya bağlı kalıyorlar. Zagor'un Çiko ile tanışmadan önce Tonka ile Kanada'da geçen macerası bunun bir örneği olabilir. Ayrıca pek ala eski maceralardan hatırlayacağınız, Dünya ya da Amerika çevresini bilmem kaç günde geçerim diyerek rakipleriyle bahse tutuşan İngiliz asilzadesi Beau, bu uğurda uğraşırken Zagor ve Mandanlar kabilesine rastlıyor, Mandan reisinin kızıyla evleniyordu. Maxi maceralarda ise ikinci kez karşılaşılan Beau, karısı ve yardımcısı iri kıyım Rus adam, bu sefer Darkwood'a gelerek tüm kabilelelerinin çiçek hastalığından kırıldığını anlatıyorlardı. Böylece senaristler ana seride aslında yaşamaya devam eden Mandan'ları alternatif evrende yok etmiş oluyorlar. Elbette bu söylediklerim ana seride de ekstrem olaylar yaşanmadığı anlamına gelmiyor. Her neyse, Zagor 500. sayıyı geçeli neredeyse 2 yıl olmuş ve hala devam ediyor. Devam ettikçe biz de okumaya devam edeceğiz...
16 Nisan 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)