26 Ekim 2007 Cuma

Efsanevi Zagor Maceraları:3

"Tanrıların Oyunu, Ölüm Meleği, Cinler Prensi, Kanada Macerası" serüvenlerinin yer aldığı, Maceraperest Yayınlarının 3. Efsanevi Zagor Maceraları kitabı, uzun süredir piyasadaydı. Bense okuma fırsatını yeni buldum.

Tanrıların Oyunu ve Kanada Macerası, usta ressam Marcello tarafından çizilmiş. Tanrıların Oyunu dramatik finaliyle bizleri üzerken, Kanada Macerası da kitabı toparlayan maceralardan.
Tanrıların Oyunu, Mohawkların şefi ve sakemi olan Tonka'nın, Zagor ile nasıl samimi olduğunu anlatıyor. Bu serüven sayesinde Tonka'nın bilmediğimiz özelliklerini de öğrenmiş oluyoruz.

Cinler Prensi, Torricelli tarafından resmedilmiş. Torricelli, Ferri'ye benzeyen çizgileriyle son yılların sevilen çizerleri arasında yer alıyordu. Ama İtalya'daki yayın sırasına göre Speciale Zagor 11'de, çizimleri gerçekten içler acısı. Zagor'un çok kötü betimlendiğini söyleyemesem de; doğru düzgün gölgelendirmenin ve diğer görsel ayarların olmadığı bir maceranın çizimleri hakkında ne söylesek azdır. Evet, Torricelli aslında iyi çiziyor; ama bu macera aceleye mi geldi, nasıl oldu bilmiyorum; durum çok kötü. Yine de, maceranın ortalarına gelince gözle görülür bir düzelme oluyor çizimlerde; gerçekten ilginç.

Gelelim hikaye ve potansiyel açısından Tanrıların Oyunu ile yarışabilecek olan Ölüm Meleği macerasına... Ölüm Meleği Dotti tarafından resmedilmiş. Dotti, genç bir çizer değil; ama Zagor için fazlasıyla tecrübesiz olduğunu söylemek mümkün. Boselli tarafından yazılan hikayenin, böyle çizgilerle aktarılması büyük bir kayıp.
Dotti aynı zamanda LAL Kitap'ta da yayınlanan "Kelso'ya Tek Kurşun" isimli macerayı ve öncesini de çizmişti. O maceraların yayın tarihine bakarsak, 1999'da yayınlandığını görebiliriz. Bu da "Dotti artık Zagor çizmiyor." gibi bir yorum yapmamız için bir fırsat.

Ölüm Meleği'nin senaryosu bana Teks okuyorum izlenimi verdi. Ve evet, "Ölüm Meleği" olarak karşımıza çıkan kişi, sanki uzaklardan, derinlerden "Beni tanıyorsunuz!" diye bağırıyor. Yine de Ölüm Meleği'nin hikayesi ile durumu toparladığını düşünüyorum. Üç tane psikopat ve olanlara engel olmaya çalışan dostlarımız... Okunmaya değer bir macera.

Sadede gelecek olursak, Efsanevi Zagor Maceraları: 3 ; her eve girmesi şart olan bir kitap değil. 560 sayfa olması, içinde iki adet Marcello serüveni içermesi, almak için bir sebep olabilir. Zagor'un kankardeşi Tonka hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak isteyenler; Torricelli'nin çizgilerinin ne kadar kötü olabileceğine bakmak isteyenler ve Ölüm Meleği gibi değişik (ama aynı zamanda çok tanıdık) bir macerayı okumak isteyenler, çekinmeden alsın.

20 Ekim 2007 Cumartesi

LAL Zagor (Özel) No: 59


Sayı 59: Kazmakürek Bill'in Hazinesi (Almanac 2006)
Yazan: Luigi Mignacco
Çizen: Paolo Bisi
Kapak: Galliano Ferri
Çeviri: Ay Barka


Son konuğumuz, Haziran ayında çıkan, İtalya'da da 2006 yılında yayımlanan Almanac 2006, orijinal adıyla da "ıI tesoro di Digging Bill"
Almanac'lara bir göz attığımızda, hemen hepsinin normal serinin aksine, paralel bir evrende geçtiğini görürüz. Yani Almanac'ları yazanlar, konu bakımından; çizenler de, çizimler ve betimlemeler açısından, özgür biçimde davranabiliyorlar.
Bu macera bizlere eski dostumuz Kazmakürek Bill'in, hazine sevdası ile başına gelen dertleri anlatıyor. Kazmakürek Bill'in başını defalarca belaya sokuşunu, her seferinde de Zagor'un yardımlarıyla kurtulduğunu biliyoruz. Bu sefer de durum hiç farklı değil.

Hikaye...

Kazmakürek Bill, hepimizin yakından tanıdığı Port Whale'in yakınlarındaki Port North'ta bir kütüphanede, bir kitabı çalmaya kalkışması sonucu, hapse atılmasıyla başlıyor macera. Neyse ki dostumuzun ceza süresi bir ay ve içerde pek uzun kalmıyor. Tahmin edersiniz ki, Bill'in bir de hücre arkadaşı var. Yaşlı mı yaşlı, 30 yıldır içerde olan bir suçludur bu. İkisi çok iyi anlaşırlar ve... Olaylar gelişir.
Zagor ve Çiko ikilisi ise bütün bunlar yaşanırken, Port Whale'de bir restaurantta balık keyfi yapmaktadır. Dikkat çekici bir tip olan Kazmakürek Bill'den söz edildiğini duymaları zor olmaz. Ve esas iki dostumuz da, Bill'i aramaya koyulurlar.

Mignacco...

Senaryoyu Mignacco'yu yazmış. Bildiğiniz gibi, Mignacco Mister NO senaristlerinden idi. Yine en son senaryosunu yazdığı "Kızılderili Koruma" macerasında olduğu gibi, burada da Çiko becerikli olarak tasvir edilmiş. Becerikli derken, en azından beceriksizlik yapmadığını belirtmek isterim. Eh, Zagor'un esas mizah unsuru olan Çiko beceriksizlik yapmıyorsa, dostumuz Kazmakürek Bill dışında da bir mizah unsuru kalmıyor elimizde; ki genel olarak komik birşey yok macerada.
Komikliği de bir kenara bırakacak olursak; 94 sayfalık serüven, bir çırpıda okunup bitiriliyor. Macera klişeye kaçsa da, oldukça sürükleyici.

Başarılı çizimler...

Çizimlere baktığımızda ise, hikayenin tanıdıklığını örtecek, üstüne set çekecek bir etki bırakıyor üzerimizde. Paolo Bisi'nin çizdiği tek Zagor macerası bu. Genç çizerin, bir daha birçok macerayı çizmesini dilemekten başka birşey de gelmiyor elimizden. Çizimler oldukça kaliteli, gölgelendirmeler çok iyi yapılmış. Zagor, Çiko, Bill ve diğer bütün karakterler, oldukça başarılı bir şekilde çizilmiş. Öyle ki, karakterlerin çizimlerine bakmaktan, arka plan çizimlerine bakası gelmiyor insanın. Chiarolla gibi, dış çevreyi iyi çizmesine rağmen, karakter çizimlerinde sınıfta kalan çizerlere alışmışken, nadiren de olsa Bisi gibilerini görmek hoş oluyor gerçekten.


Konu: 10 üzerinden 6
İşleniş: 10 üzerinden 7
Çizimler: 10 üzerinden 8
Genel: 10 üzerinden 7

Son söz: Eğer Kazmakürek Bill'i özlediyseniz, yeni bir çizerin çizdiği, gayet de iyi çizdiği bir macerayı okumak istiyorsanız, kısa ama sürükleyici bir serüven istiyorsanız, Kazmakürek Bill'in Hazinesi, size göre biçilmiş kaftan. Sadece çizimler için bile almaya değer.

9 Ekim 2007 Salı

Çiko gibi hissetmek...

Hiç şüphe yok ki, Zagor çizgi romanlarında, en önemli espiri kaynağı Çiko'dur. Kendisini Çiko Felipe Cayetano Lopez Martinez ve Gonzales olarak tanıtan, dostları tarafından kısaca "Çiko" olarak çağırılan, kızılderililerin "koca göbekli küçük adam", bazı kaba adamların veya avcıların deyimiyle ise "Koca Göbek".
Çiko, hiçbir zaman yemek arzusundan vazgeçmez. En kötü duruma düştüklerinde dahi, yiyemediği öğünü düşünür; üstüne üstlük bunu o zor şartlar altında dile getirir. Bütün bunlara Zagor'un nasıl katlandığını söylemek zor; belki de hayatındaki tek eğlence kaynağı Çiko olduğu içindir.
Cico Speciale'ler sayesinde kendisini daha fazla tanıma imkanı bulduk. Ama benim değinmek istediğim macera başka. Memphis Joe'nun, Avrupalı zenginlere, Kiowa topraklarında maximum eğlence ve maximum bizon avında rehberlik ettiği maceradan bahsediyorum. Hani Zagor'un, en büyük aşkı ile tanıştığı o macera. Zagor ve Frida aşkı o macerada başlamıştır. (Genel seri, 112. 113. 114. 115. ve 116. LAL Zagor Klasik Maceralarda yayımlanması için daha beklemek zorundayız.) Neyse, işte o maceranın sonlarında (herşey tatlıya bağlandıktan sonra) Zagor ve Frida arasında bir ayrılık sahnesi gerçekleşir.
Aşık olan sadece Zagor ve Frida değildir tabii ki; bizim sevimli dostumuz Çiko'ya da birisi abayı yakmıştır. Ama aşık olan bu kadın, yaşlı mı yaşlı, çirkin mi çirkin, şişman mı şişmandır. Çekingen davranan Çiko, bir de bu kadının hizmetçi olduğunu öğrenince cinnet geçirir. Aklından geçenler ise: "Böyle birisi beni nasıl sevebilir!" , "Şişman, çirkin ve üstelik de beş parasız" şeklinde, aşağılayıcı cümleler olmuştur. Ve Çiko, Avrupalı kadının kendisini öpme isteğinden; hatta ve hatta birlikte Darkwood'a taşınma isteğinden, sert bir aletle kafasına vurarak kurtulmayı başarır.
Geçtiğimiz aylarda benzeri bir durum benim de başıma geldi! Hiç beklemediğim birisi, üstelik de şişman mı şişman; bana bir şekilde, resmen çıkma teklifi etti. O sırada kendimi Çiko gibi hissettim ve ağzımda bir şeyler gevelemeye çalıştım. Konuştum, konuştum; ama olmuyordu. En sonunda beni gören bir arkadaşım, (Kız ile kaloriferde karşılıklı duruyorduk; arkadaşım ise arkada) bu zor durumdan beni kurtardı. "Napıyosun lan orada" şeklinde bağırarak, benim de "Ehım, geliyorum abi" dememi sağladı; bu da tekrardan kuş gibi özgür hissetmeme vesile oldu. Hatta Zagor'un Frida'ya "Gözlerini kapat ve bütün yaşadıklarımızın tatlı bir rüya olduğunu düşün" dedikten sonra; pencereden aşağıya yaptığı o atletik atlayışı yapmak isterdim. Ama benim öyle bir durumum yoktu Allah'tan, kaçtım, aynen Çiko gibi ve bu mevzu sonuna kadar kapanmış oldu.
Evet, Çiko gibi hissetmiştim. Genel olarak hiç alakamız olmamasına rağmen, yaşamdan bir parçamı en azından O'na çok benzettim. Ve çıkardığım sonuç şu ki... Çiko içimizden birisidir. Herkesin içinde bir Çiko vardır!




8 Ekim 2007 Pazartesi

LAL Zagor NO: 67













Sayı 67: Avcıların Kalesi
Yazan: Ottavio de Angelis
Çizen: Raffaele Della Monica
Kapak: Galliano Ferri
Çeviri: Ay Barka

YORUM
Hikaye...
Zagor'un son dönemlerdeki hikaye ve çizim bakımından düşüşünü bir kenarda bırakalım. Çünkü "Avcıların Kalesi" isimli macera, bize konusu ve derinliğiyle, Zagor'un en parlak dönemlerini anımsatıyor. En azından, o dönemleri anımsama fırsatını yakalamamızı sağlıyor.
İskoçyalı Mc Kean yıllarını avcılıkla harcamış, büyük emekler sarf etmiş; sonunda da birçok avcıyı bir araya getirerek, Wolf kalesini; akabinde de dericilik şirketini kurmuştur. Ve bölgedeki deri ticaretinde önemli bir pay sahibidir. Bölgedeki kızılderililerde iyi geçinmektedir, onlar tarafından çokça sevilen bir kimsedir. Durumlar, bugüne kadar yolunda gitse de, Zagor'un Bill Eyck ve tayfası ile karşılaşmasından sonra; bazı şeyler değişecektir. Bundan sonrası hakkında herhangi bir bilgi verirsem de, hikayenin heyecanı kaçacaktır; en iyisi susmam.
Eski bir düşman...
Avcıların Kalesi isimli macera, iki kitaptan oluşuyor ve Kasım ayında çıkacak olan "Yüzdeki Maske" isimli serüven ile son buluyor. Kitap oldukça sürükleyici bir noktada bitiyor. Bu da belki de yıllardır rastgelmeyen bir şekilde; bir Zagor macerasının devamını merakla beklememize sebep olacak. Hikayede, özellikle ikinci kitapta Zagor ile karşılaşacağını düşündüğüm, çok eski bir düşman ile hasret gidereceğiz. O kişinin olduğu maceralarda, ihanet eksik olmazdı diyerek bir tüyo vereyim en iyisi; gerisini siz okurken anlayacaksınız.
İhanetler...
Avcıların Kalesi; konusu ile ünlü Shakespeare'in Macbeth'ine de göz kırpıyor. Hemen herşey ihanetler silsilesi şeklinde. Bu durum zaman zaman bizim de vicdanımızı sorgulamamıza neden oluyor. Avcılar, kızılderililer, ihanetler, ihtiras ve "kehanetler"... Bunların hepsiyle karşılaşıyoruz.
Çizimler...
Çizerin ismine baktığımızda, son yılların Zagor'u "en düzgün" çizenlerden biri olduğunu görüyoruz. Bu kişi Della Monica; aynı zamanda Zagor'un Baron Rakosi ile belki de son kez karşılaştığı üçlü seriyi çizen kişi.
Çizgiler oldukça düzgün; temiz. Gözü rahatsız edici görüntülerle genel olarak karşılaşmıyoruz. Ama bazı noktalarda; özellikle maceranın sürükleyici olmasından, atladığım, kaçırdığım hatalar elbette ki var. Tekrar göz attığımda, özensiz olarak gördüğüm tek şeyin, birkaç karede Zagor'un iyi çizilememiş olması. O kadar da olsun diyorum; çünkü çizimler tatmin edici.
Konu: 10 üzerinden 8
İşleniş: 10 üzerinden 8
Çizimler: 10 üzerinden 7
Genel:
10 üzerinden 8
Son söz: Uzun süredir güzel bir Zagor macerası okumadım mı diyorsunuz? Sürükleyici, iyi konulu ve iyi çizimli bir Zagor macerası mı arıyorsunuz? Bu kez eski sayıları araştırmanıza gerek yok. Elimizde yepyeni; gayet hoş, hatta eski Zagor dönemlerini hatırlatıyor diyebileceğimiz bir macera var. Kesinlikle; alın, okuyun.

6 Ekim 2007 Cumartesi

LAL Zagor NO: 65 ve 66

LAL ZAGOR











Sayı 65: Katil Böcekler
Sayı 66: Ölüm Makinası
Yazan: Moreno Burattini
Çizen: Gaetano Cassaro
Kapak: Galliano Ferri
Çeviri: Ay Barka

YORUM

Hikaye...

Konumuz ne yazık ki bir hayli klişe. Tek sevindirici yanı veya artı yönü diyebileceğimiz nokta, eski dostumuz Prof. Verybad ile karşılaşmamız. Zira hikaye de O'nun etrafında şekilleniyor doğal olarak. Tadını kaçırmadan hikayeden bahsedecek olursak, Darkwood çevresinde bir şeyler ters gitmektedir. Akrepler, katil arılar, öldürücü karıncalar; halkı rahatsız etmekle kalmayıp, aynı zamanda öldürmektedir.
Zagor, bir şekilde her zaman olduğu gibi, Darkwood'un Efendisi olarak kendini bu olayın içinde buluyor. Aslında şaşırtıcı bir sonuç ile karşılaştığını da söyleyebiliriz. Ve iki ayrı kitaptan oluşan macera boyunca, duruma sebebiyet veren koşulları, Darkwood'un lehine çevirmek için uğraşıyor.
Maceranın konusu benim pek hoşuma gitmedi açıkçası. Bu konuda diğer okurların fikri değişebilir; zira Profosör Verybad ve macera başındaki dram, etkileyici gelebilir.

Çizgiler...

Çizimleri Cassaro yapmış. O'nun geçmiş çizimlerine ve bu iki maceraya -65 ve 66- baktığımızda da Cassaro, kendi standartlarında bir iş çıkartmış. Kendi standartlarında diyoruz ama; bunu Zagor'un Ferri, Donatelli gibi efsaneleşmiş; Torricelli, Della Monica, Pepe gibi son döneme ait diyebileceğimiz iyi çizerler yanında, çizgileri vasatın altında kalıyor. Dış mekan çizimleri göze pek hoş gelmiyor. Zagor ve Çiko çizimleri bile başarılı değil. Bu konuda Cassaro'nun kendi tarzının olduğunu söyleyebiliriz, onaylayabiliriz belki bunu. Ama baş kahramanımızın bir Meksikalı gibi veya aslından başkasına benzemesini onaylamamız mümkün mü, bilmiyorum.

Konu: 10 üzerinden 5
İşleniş: 10 üzerinden 6
Çizimler: 10 üzerinden 4
Genel: 10 üzerinden 5

Son Söz: Eğer klişe maceralardan bıkmayan, usanmayan bir Zagor hayranı iseniz; arşivcilikle uğraşıyorsanız, her Zagor macerası elimde bulunsun diyorsanız, alın. Ama eğer, dediklerim sizler için geçerli değilse, 5 YTL'yi böyle bir macera için harcamanıza gerek yok. Lal Kitap Zagor NO: 67'yi bekleyin.

4 Ekim 2007 Perşembe

Öncelikle Selamlar

Blog başlığından da anlayacağınız üzere, esas amacım, eski dostumuz hakkında bilgiler vermek, O'nu, dostlarını, düşmanlarını, çizerlerini ve de senaristlerini tanıtmak. Hatta bir düşüncem var, maceralara not vermek gibi. Çizerler hakkında bilgiler vermek, İtalya'dan güncel haberleri sunabilmek, scan'ler aracılığıyla, çeşitli çizimler hakkında fikir sahibi olmanızı sağlamak... Başlıca yapmak istediklerim bunlar. Birkaç gün içersinde açığa çıkacak herşey. Şimdilik hoşçakalın.