
Çiko, hiçbir zaman yemek arzusundan vazgeçmez. En kötü duruma düştüklerinde dahi, yiyemediği öğünü düşünür; üstüne üstlük bunu o zor şartlar altında dile getirir. Bütün bunlara Zagor'un nasıl katlandığını söylemek zor; belki de hayatındaki tek eğlence kaynağı Çiko olduğu içindir.
Cico Speciale'ler sayesinde kendisini daha fazla tanıma imkanı bulduk. Ama benim değinmek istediğim macera başka. Memphis Joe'nun, Avrupalı zenginlere, Kiowa topraklarında maximum eğlence ve maximum bizon avında rehberlik ettiği maceradan bahsediyorum. Hani Zagor'un, en büyük aşkı ile tanıştığı o macera. Zagor ve Frida aşkı o macerada başlamıştır. (Genel seri, 112. 113. 114. 115. ve 116. LAL Zagor Klasik Maceralarda yayımlanması için daha beklemek zorundayız.) Neyse, işte o maceranın sonlarında (herşey tatlıya bağlandıktan sonra) Zagor ve Frida arasında bir ayrılık sahnesi gerçekleşir.
Aşık olan sadece Zagor ve Frida değildir tabii ki; bizim sevimli dostumuz Çiko'ya da birisi abayı yakmıştır. Ama aşık olan bu kadın, yaşlı mı yaşlı, çirkin mi çirkin, şişman mı şişmandır. Çekingen davranan Çiko, bir de bu kadının hizmetçi olduğunu öğrenince cinnet geçirir. Aklından geçenler ise: "Böyle birisi beni nasıl sevebilir!" , "Şişman, çirkin ve üstelik de beş parasız" şeklinde, aşağılayıcı cümleler olmuştur. Ve Çiko, Avrupalı kadının kendisini öpme isteğinden; hatta ve hatta birlikte Darkwood'a taşınma isteğinden, sert bir aletle kafasına vurarak kurtulmayı başarır.
Geçtiğimiz aylarda benzeri bir durum benim de başıma geldi! Hiç beklemediğim birisi, üstelik de şişman mı şişman; bana bir şekilde, resmen çıkma teklifi etti. O sırada kendimi Çiko gibi hissettim ve ağzımda bir şeyler gevelemeye çalıştım. Konuştum, konuştum; ama olmuyordu. En sonunda beni gören bir arkadaşım, (Kız ile kaloriferde karşılıklı duruyorduk; arkadaşım ise arkada) bu zor durumdan beni kurtardı. "Napıyosun lan orada" şeklinde bağırarak, benim de "Ehım, geliyorum abi" dememi sağladı; bu da tekrardan kuş gibi özgür hissetmeme vesile oldu. Hatta Zagor'un Frida'ya "Gözlerini kapat ve bütün yaşadıklarımızın tatlı bir rüya olduğunu düşün" dedikten sonra; pencereden aşağıya yaptığı o atletik atlayışı yapmak isterdim. Ama benim öyle bir durumum yoktu Allah'tan, kaçtım, aynen Çiko gibi ve bu mevzu sonuna kadar kapanmış oldu.
Evet, Çiko gibi hissetmiştim. Genel olarak hiç alakamız olmamasına rağmen, yaşamdan bir parçamı en azından O'na çok benzettim. Ve çıkardığım sonuç şu ki... Çiko içimizden birisidir. Herkesin içinde bir Çiko vardır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder